15 Aralık 2015 Salı

Öz Güven Konuları, Ellie Kodia ve Kendinden Memnun Olmak

Herkesin hem fikir olduğu bir konu var; kilo vermek öz güveni artırır. Bu durum gerçekten böyle mi? Maalesef evet. Maalesef diyorum çünkü şimdiye kadarki yazılarımdan da görebileceğiniz üzere benim bazı sosyal algılarla, özellikle de insanlara sosyal normalar üzerinden kurulan baskılar konularında ve özellikle cinsiyet kimlikleri ile doğrudan alakalı konulardaysa bazı problemlerim var. Kadının yaşı erkeğin maaşı sorulmaz deyimini buna örnek olarak vereceğim.

Velhasıl-ı kelam, toplum tarafından daha "kabul edilir" bir pozisyonda olmak öz güveni artırıyor, ne yazık ki bunlardan en başta gelenlerinden biri de dış görünüş. Bu aralar "presentable" olmak durumuna özellikle kafayı taktığım için oradan yola çıkacağım. "Presentable" olmak nedir? Genel değimiyle pirezentaabıl ya da düzgün görünüşlü ya da benim eleştirel amaçlı olarak kullandığım gibi "sunulabilir". Ben böyle söyleyince çevremdekiler rahatsız oluyor, muhtemelen size de çok güzel şeyler çağrıştırmamıştır. Konumuza gelecek olursak, düzgün görünüşlü olmak tanımında sosyal algıların yönlendirdiği şekilde şu gibi şeyler var, düzgün giyimli, saçını başını düzgün kullanan, makyajına özen gösteren, orta-üst sınıf görünümünde, düzgün konuşabilen, mümkünse vücut yapısı bakımından normal olarak atfedilen kalıbın içinde bulunmak. Burada düzgün kelimesini irdeleyebilirim ama bunu yapıp sizi daha fazla sıkmayacağım. Sonuç olarak siz fazla kilolu bir insansanız sosyal algı bakımından en başta (genellemeye tabi tutarsak) zaten puanlarınızdan bir kısmını kaybetmiş oluyorsunuz. Kilolu bir insan olarak bu durumun dibine kadar yaşamış bir birey olarak kilo verip de daha kabul edilesi ve normal karşılanan pozisyona geldiğinizdeyse otomatik olarak öz güveniniz artıyor. Aynalarla barışık olmak buradan geliyor işte. Ben niye aynaya küsüyorum da birden beş kilo verdim diye barışıyorum? Aynaya küsmenizin nedeni diğer insanların size olan tutumuyla ya da sosyal algılar ve normlarla ya da empoze edilmiş kadın/erkek resimleri ile ilintili olduğunu hiç düşündünüz mü?

Buraya kadar yeterince darladığımın farkındayım, o nedenle daha fazla sizi sıkmayacağım. Kilo verdiğiniz zaman kendinize olan güveniniz artar, evet, çünkü dışardakilerin size bakışı değişir, artık daha istenilen ve kabul edilen bir görüntünüz olduğu için buradan puan kaybetmezsiniz. Hatta, kilo vermiş olduğunuzu karşı taraftaki bir şekilde biliyorsa puanınız bile artabilir, e kolay bir şey değil sonuç olarak, hepimizin ortak derdi, (benim hala derdim, sizi bilmem).

Maalesef demiş olmamın nedenini de anlatmış olduğuma göre size farklı bir örnek vereceğim.

YouTube'da video çekip paylaşan arkadaşlarımızdan biri olan Ellie Kodia (ki kendisi çok çok sevimli bir kişidir, siz onu viral olmuş kola ile saçını yıkadığı videosundan tanıyor olabilirsiniz) oldukça kilolu bir kadın-dı. Şöyle ki yaklaşık bir sene önce yeme alışkanlıklarını değiştirmeye karar veriyor ve hem veganlığa geçiş yapıyor hem de karbonhidratı hayatından çıkarıyor. Bunun sağlık açısından olan kavgalarını tartışmalarını bir yana bırakırsak (ki kendi seçimidir, büyük özgüven gerektirir tebrik etmek lazım) tahmin edeceğiniz üzere hızlı bir şekilde kilo vermesine neden oluyor bu değişim. Kendisi "yanlışlıkla oldu" diyerek nasıl 60 pound (~27 kilo) verdiğini şu videoda anlatıyor. Şimdi durum şu ki bu ablamız kendisini kilolu olduğu zamanlara dair olarak kendimi ve vücudumu şu an olduğu kadar seviyordum çünkü ben buydum diyor ve hatta videonun sonlarına doğru kilo vermiş olmasından dolayı özür diliyor. Nasıl yani? Bir insan kilo verdiği için neden özür diler diyebilirsiniz tabii. Özet olarak Ellie kendisini takip eden insanlara her zaman kendin olmaktan gurur duymak nasıl olur onu göstermiş bir insan ve ilham verici bir kişi olarak tanımlanan ve tanınan bir kişi takipçileri tarafından. Bu nedenden dolayı Ellie, takipçilerinden özür dileme ihtiyacı duyuyor çünkü yeme şeklini değiştirmesi kilo vermek gibi bir nedene bağlı değil ve hatta böyle bir amacı isteği hiç yok, kilolu haliyle insanların aklında bir yer edinmiş bir insan da olunca kendisini takipçilerine karşı iki yüzlü davranmış gibi hissediyor.

Bakın bir tarafta koskoca kilo verme ve sağlıklı olma endüstrisi varken bu kadın olduğu kişiden ne kadar memnun ve mutlu olduğunu çok içten bir şekilde ortaya koyuyor ve biz ağzımız açık nasıl yani demek durumunda kalıyoruz. Maalesef diyorum çünkü biz kendimizi olduğumuz şekilde sevmeyen insanlar olarak başkalarından da bunu bekliyoruz, olmayınca da mutsuz oluyoruz. Mankenlere bakıp bakıp ah çekiyoruz, diyetisyenlere paralar döküyoruz, belki mutsuz oluyoruz. Tabii ki her zaman savunduğum gibi sağlık konusunu ön planda tutuyorum, benim 14 aydır kendimi (ve ailemi) paralamamın nedeni de bu. Benim burada bahsettiğim tamamen farklı bir olgu.

Sosyal algılar ve tabulardan kendinizi sıyırabildiğiniz ölçüde mutlu oluyorsunuz.

Herkese kendisi ile mutlu olduğu günler diliyorum.

20 Eylül 2015 Pazar

Şişmanlık ve Psikolojik Şiddet

Şiddet kelimesi günlük hayatımızda kullanırken bazen çok basit bazense çok ağır bir kelime oluyor. Karşılaştığımız, yaşayıp gördüğümüz ve hatta maruz kaldığımız birçok şeyin şiddet tanımı içine girip girmediği konusunda hepimiz bazı tereddütler yaşayabiliyoruz. Son yıllarda şiddet algımız, her geçen gün genişleyen şiddet tanımı ile değişiyor. Fiziksel şiddetin dahi belli boyutlarda "kol kırılır yen içinde kalır" benzeri mantıklarla görmezden gelindiği, küçümsendiği yada kabul gördüğü kültürlerde yaşıyoruz. Oysa bırakın fiziksel şiddeti, hayatımızda maruz kaldığımız öyle çok olay, durum, söz, davranış var ki şiddet çatısında değerlendirebileceğimiz, kişi kendini sorgulamaktan kendini alamıyor.

Dün diyetisyenimle yaptığımız bir konuşmadan şişmanlık yaşayan insanların aslında ne kadar büyük boyutlarda psikolojik ve sözlü şiddete maruz kaldığı ve hatta fiziksel olarak müdahalelerle karşılaştığı bir kez daha beynimi kurcalar oldu. Anne babasından, eşinden, partnerinden, arkadaşlarından, toplum tarafından, medya aracılığıyla; şişmanlık yaşayan (veya şişman olarak atfedilen) bireylerin hayatlarının her anında psikolojik ve sözlü şiddetle yüz yüze olduklarını söylüyorum.

Zayıflık algımız güzellik olgusu çerçevesinde şekillenmiş durumda. Güzellik ise birilerinin bizim adımıza karar verdiği sözde göreceli bir kavram. Ve tabii ki kimsenin sağlıklı olmaktan bahsettiği yok. Bakın kilo vermeye çalışan insanlara, %80 i "daha güzel" olmak için diyecektir. Tabii ki de şu anda bunu tartışmayacağım ama günlük hayatımızda hepimizin maruz kaldığı ve maruz bıraktığı psikolojik ve sözlü şiddet işte tam da bu algılarımız ve bir başka bireyin fiziksel varlığı üzerinde söz hakkımız olduğu fikirlerimiz nedeniyle ortaya çıkmakta.

Bu yazıyı yazıyorsam bir de genel anlamıyla şiddetin bir tanımını yapmam gerekiyor. Bir birey tarafından bir başka bireyin fiziksel ve psikolojik varlığına ve bütünlüğüne izinsiz ve rahatsız edici düzeyde yapılan her türlü fiziksel, sözlü ve davranışsal müdahale şiddet tanımı içerisine girebilmektedir.

Örnek vermek gerekirse, yemek yiyen kişiye rahatsız edici sıfatların veya sözlerin kullanımı; "yiye yiye iyice ayı gibi oldun" gibi, ya da gerçek anlamda "lokmalarını saymak", fiziksel yapısına hakaret düzeyinde yorumlar yapmak, hoş olmayan benzetmeler kullanmak, başka insanların önünde küçük düşürücü sözler ve hareketlerde bulunmak, yemek yiyen veya şişmanlık yaşayan kişiye fiziksel müdahalede bulunmak, söz ile taciz etmek ve daha uzatılabilecek birçok şeyin olduğu bir liste.

Demem o ki, hem şiddete maruz kalan hem de maruz bırakan çoğu durumda bunun farkında olmuyor çünkü sosyal yaşantımızda yaygın olarak başvurduğumuz hareketler bunların hepsi. Bize yapılan ve bizim yaptığımız, üzerine düşünmediğimiz birçok şey. Karşımızdakini hiç düşünmeden acımasız olmak çok kolay maalesef. Oldukça acımasız, yorum sever, başka insanlar üzerinde müdahale hakkına sahip olduğuna inanan bir sosyal yaşantı örgümüz var yaşadığımız toplumda. Bu durum medya ile televizyonlara, radyolara, dergilere taşınmış durumda. Bayıla bayıla izlediğimiz dizilerde, programlarda, ne kadar güzel konuşuyor yazıyor dediğimiz radyocuların yazarların dillerinde. Mahalle teyzelerinin, akrabamızın, komşumuzun, ailemizin, sevgilimizin, çocuğumuzun dilinde.

Bu konuda bir miktar daha duyarlı olmak, kişilerin bedensel ve ruhsal bütünlüklerini zedelememek bizlerin elinde. Belki siz farkında olmayabilirsiniz ancak psikolojik şiddet ve baskı öyle boyutlarda zararlara neden olabiliyor ki, kişilerde ölümlere kadar birçok boyutta kalıcı fiziksel ve ruhsal durumlara yol açabiliyor. Duyarlı olmak "ah ben sana çok üzülüyorum bak kilo versen ne güzelsin" demek ve insanın elinden çatalını, ağzından lokmasını almak değildir. Bayramda yaptığınız börekleri tatlıları zorla ağzının dibine koyup da ama bak sen yeme demek duyarlı olmak değildir. Sen böyle yemeye devam edersen evde kalacaksın bak benden söylemesi demek de sizin çok düşünceli olduğunuzu değil ne kadar acımasız olabileceğinizi gösterir.

Şiddet ağır bir kelime diye düşünüyorsanız bir düşünün bakalım, şimdiye kadar kimlere (ve hatta kendinize) neler söylediniz, neler yaptınız.

İyi günler.

20 Ağustos 2015 Perşembe

Anne Ben Mezun Oldum

Uuup uzun bir aradan sonra tekrar buradayım.

Merhaba sevgili okur, her şey çok değişti.

Evet hala kilo verme çabalarım devam ediyor ama durmak yok yola devam mottomu koruyorum. Mevcut durum 75 kilo, emin olun ben kendimi hayatımda daha az hatırlamıyorum. şöyle bir 10 kilo daha versem dadımdan kendimi yiyemicem.

Bu süreçte birçok şeyler oldu, mesela MEZUN OLDUM. Bu hayatımdaki en büyük değişimdi işte (25 kiloluk kısmı saymazsak). Fiilen hayatımın %75 inden fazlasını öğrenim görmüş, mekteplere girmiş çıkmış bir insan olarak geçirdiğim gerçeğini göz önüne aldığımda ve bu dönem okula dönmediğimi düşündüğümde hala kendimi garip hissediyorum.

23 yaşındayım ve nasıl oluyorsa yaşlandığımı hissediyorum sevgili okur, sence bu ruh hali değişir mi?

Mezun olduğum işin inanılmaz huzurluyum aynı zamanda, bir de yakın vakitte bir baltaya sap olmayı umuyorum.

Görüşmek üzere :)

10 Şubat 2015 Salı

Diyetisyen Günü

Kaçıncı hafta olduğunu hatırlamadığım bir şekilde diyetime devam ediyorum ve bir diyetisyen günü daha geride kaldı. Önceden hafta hafta saymak kolay olurken şimdi ay bazına geçtim :D Başladığım tarihi şaşırtıcı bir şekilde hatırlamamdan dolayı şu anda 4.5 ayın dolduğunu (ve azıcık da geçtiğini) biliyorum :D

Ve sesimi duyan tartılar(!) sonunda bana acıdılar ve dünkü tartılmamda 82,4 ü görmüş oldum.
İnsan garipsemiyor değil tabii, ben ki en son 17 yaşındaydım bu kiloları gördüğümde, neredeyse 6 sene geçmiş üzerinden ve bundan sonra, yani 82 nin altı ise benim için yeni gibi olacak çünkü en son 80 den az olmam 12-13 yaşlarıma denk geliyor :/

Arkadaşlarım akrabalarım hep 20-25 kilo daha vereceğim dediğimde şaşırıyorlar, e onlar da haklı hiç görmemişler ki beni öyle :D Dün yakın bir arkadaşımla konuşurken "ben senin 60 kilo haline alışamam" deyince bayaa bir güldüm :D Asıl garip olansa bunu söyleyen insanlar hiç kendilerini düşünmüyorlar, kendi kilolarını göz önüne alsalar aslında az olmadığını hatta normal olduğunu görecekler ama benimle ilgili herkesin alıştığı görüntü hep kilolu olmamdı, o yüzden ben de şaşırmıyorum ve kızmıyorum.

Aslında benim aklımdaki planda ayda 4 kilodan hesaplıyordum ve yaklaşık olarak bu hedefimle de başabaş gidiyorum ama insana yine de yavaş geliyor işte :D Birden bire bitsin, uğraşmayalım istediğimiz için hep başvurmuyor muyuz bütün o sağlıksız yollara zaten.

Mevcut durum 82.4, bakalım gelecek hafta 81 leri hatta altını görecek miyiz :)

Herkese iyi günler,

Görüşmek üzere.

3 Şubat 2015 Salı

Neler Oluyor Bize Gülüm?

Herkese merhaba

Zaman ne kadar hızlı geçiyor değil mi? Aa 2015 derken Ocak ayı bitti bile. Böylelikle benim de zayıflama serüvenimde 4. ay bitmiş hatta üzerinden 10 gün bile geçmiş bulunuyor. Mevcut durumun 84 civarında seyrettiği şu son üç hafta da bir hayli sinir bozmaya başladı ama dur bakalım.
Evet ben popom havalarda "oo ne biçim de kilo verdim ama değil mi" şeklinde dolaşırken bu üç hafta bana adeta en güzelinden bir kapak olmadı değil. Bu durumdan dolayı mıdır başka sebeplerden mi bilemiyorum ama beni bir "doyamama" daha doğrusu "ağzımı durduramama" durumu aldı götürdü. Geçtiğimiz haftanın son günlerinde normalde dönüp yüzüne bakmayacağım şeyleri (çok saçma oldu, yemek yemenin kendisini seven bir insan olarak çok geniş bir yiyecek portfolyom var aslında) canım istemeye daha da kötüsü kendimi durduramayarak yemeğe varan hareketlerde bulundum. E sonuç? Evdeki tartı beni hala ve hala 84 göstermekte kararlı ve oldukça da haklı bu hareketinde. İnanın kendisine hiç kızamıyorum ki kendisiyle oldukça çekişmeli bir geçmişimiz mevcut.
Birkaç gündür beslenmemi kendi kendime düzgün bir çizgiye sokmaya ve en ufak bir kaçamaktan bile uzak durmaya çalışıyorum ama başarısız olursam diyetisyenimi ağlayarak arayabilirim sanırım :D "Tuba Hanım, yemek yediiğğm" şeklinde bir aramayla karşılaşan diyetisyenim de beni bir daha danışanı olarak kabul eder mi tabii o kısımda şüphelerim var :D
Hayatımdaki herkesin ortak merak ettiği ve tekrar tekrar sorduğu bir soru var "Ne kadar az yiyorsun, acıkmıyor musun?" Evet az yiyorum çünkü şimdiye kadar yediklerim vücudumun muhtelif yerlerinde 20 senedir birike birike bir hal oldular ve hayır normal şartlarda acıkmıyorum. Sadece böyle bazen nedenini açıklayamadığım ama beni oldukça etkisine alan yemek ile ilgili ruh hallerim mevcut o kadar. Tabii ki önüme pasta börek çikolata koyarsanız canım çeker, bu konuda anlaşalım.
Son olarak bugün Pelin Öztekin'in son aylarda maşallah süper kilo verdiğini gördüm ve üzerime vazifeymiş gibi çok mutlu oldum :D İnsanlar daha sağlıklı oldukça ve bunu en başta kilo vermek olarak başardıkça mutlu oluyorum, öyle bir hümanizm anlayışım var, öyle yani.
Güzel günler diliyorum,
Görüşmek üzere.

23 Ocak 2015 Cuma

Demek ki Neymiş, Moral Bozmak Yok

Merhabalar.

Dönem bitti, dersler, sınavlar, ödevler bitti, benim için yaklaşık bir aylık bir tatil dönemi başlamış oldu. Malumunuz insan son sınıf olunca duramıyor ve koşturarak, yana yakıla "ben ne yapacağım" arayışına giriyor. Ben de staja başvurayım, insanlardan öneri alayım, yardım alayım diye düşünerek hareket ediyorum bu aralar. E bu sinir stresin bir getirisi olarak da bu hafta pek de güzel geçmedi diye düşünüyordum ve açıkçası hiç tartıya çıkmak gibi bir istek yoktu içimde, hatta kilo aldım diye düşünüyordum çünkü yaklaşık 3 ay düzenli olarak gittiğim spora iki-üç haftadır pek de uğrayamıyorum.

Bu isteksizlikle buluştum diyetisyenimle dün. Efendim tartıya çıkınca da bir 500-600 gram artışla karşılaştım ve nedense (!) hiç şaşırmadım. Ben eh evet biliyordum, neyse gibisinden takılırken ağırlığım artmasına rağmen geçtiğimiz hafta toplam 1.2 kilo yağ kaybım olduğunu gördük, benim tip aynen şu ifade gibiydi o.O Bu hareketsizlik ve mevsimin de etkisiyle ciddi ödem tutmuş vücudum.

Sonuç olarak diyetisyenimle göbek atma moduna geçiş yaptık tabii :P Buradan çıkaracağımız ders neymiş, tartıda yazana aldanmayacak ve moral bozmayacakmışız.

Güzide (!) bir sloganla bu yazıyı da bitireyim öyleyse;

Durmak yok yola devam!

Herkese güzel hafta sonları diliyorum,

Görüşmek Üzere :)

Mevcut durum; 84,5 kilo

18 Ocak 2015 Pazar

İnsanlık İçin Büyük, Benim İçin Küçük Bir Beden: 42

Herkese merhabalar,

Bugün "Yahu pantolonların çok bol geliyor bari gideyim de bir pantolon alayım" diyerek alışverişe gittim. Ben şöyle ucuz kıyafetler satan bir yere gideyim diye düşünüyorum tabii, hedef büyük şimdi aldığımızı birkaç ay sonra giyemiyoruz. Her neyse, geçenlerde Koton mağazasının oje çıkardığını ve başarılı ojeleri olduğunu duymuştum ve merak etmiştim, tabi çünkü her oje bende olmalı ;) Bu nedenle Koton'a girdim, baktım kotlarda indirim var oldukça uygun fiyatlara düşmüşler, hadi bir şansımı deneyeyim, olmaz ama en azından denemekten zarar gelmez diyerek bulabildiğim en büyük bedende bir kot ile girdim kabine. Bu arada bulabildiğim en büyük beden 32 yani 42'ydi, sordum efendim en büyük buymuş :D Kabinde ufak çapta bir şaşkınlık geçirmeme neden olan olay ise hiç beklemediğim halde 42 beden pantolonun bana olmuş olmasıydı, inanamamazlık ve şok durumlarımı üzerimden attıktan sonra direk aldım o pantolonu :D Yani neymiş, insanlık için mağazalardaki en büyük beden Ayşen için ise küçük bir beden olan 42'yi hayatıma böylece sokmuş oldum. Bu motivasyonla kim tutar beni ama değil mi?

Herkese güzel günler,

Mevcut durum; 83.9 :)

7 Ocak 2015 Çarşamba

Diyetisyen Günü // 15. Hafta

Ayşen karı sevmez.
Çünkü Ayşen kar yağınca Ankara'nın ayazında oluşan her türlü buzda kayıp düşme yeteneğine sahiptir.
Hiç abartmıyorum sabah dışarı çıktığımda 15 cm kar vardı..

Böyle güzel bir yazı başlığıyla herkese merhabalar :D

Normalde bu kadar kar yağdığında dışarı çıkmamak için elimden geleni yaparım ama bu gün el mecbur diyetisyen günü olduğundan 10 santimlik adımlarla düştüm yollara. Malum arabayı çıkarmak da sıkıntı, düştüm düşeceğim derken 10 dakikalık yolu 20 dakikada yürüyerek ulaştım diyetisyenimin ofisine.

Güzel haber 1 kilo eksilmem (burada hep birlikte zıplıyoruz) kötü haber yağ kaybım olmaması (burada birbirimizin sırtını sıvazlıyoruz)

Hali hazırda bu hafta da yine biz kazandık sevgili okuyucular :D Mevcut kilo 85.9 toplam kayıp 13 kilo ^^

Herkese güzel günler diliyorum :)

5 Ocak 2015 Pazartesi

Sebzeli Omlet

Merhabalar.

Malumunuz diyet yaparken beslenme düzeninizi bozmayacak ama aynı zamanda damak zevkinize de hitap edecek bazı çözümler bulmanız gerekiyor. Ben arada sırada bazı ufak tefek tarifler deniyorum ve genellikle hem günlük hayatınızı aksatmanıza neden olmayacak hem de diyet mantığına uygun pratik bazı tarifler ortaya çıkıyor.

Bugün de öğle yemeğimde yemek üzere sebzeli omlet yaptım ve tarifini sizinle de paylaşmak istiyorum.


Malzemeleri;

2 yumurta
1 adet küçük boy soğan
iki avuç kadar ıspanak
1 adet kapya biber
1 diş sarımsak
1 çorba kaşığı zeytin yağı
tuz, kara biber, kimyon

Öncelikle soğanı damak zevkinize göre ufak veya iri doğruyorsunuz, ben biraz iri doğradım, sonra da bir kaşık zeytin yağı ile tavada soteliyorsunuz. Sarımsağı da incecik doğrayıp soğanlarla birlikte tavaya ekleyin. Soğanların biraz ölmesi gerekiyor, yağ az olduğu için altını çok fazla açmayın ve arada sırada karıştırın. Ispanakları ve kapya biberleri doğrayıp soğanlarla birlikte bir süre de onları kavurun. En sonunda yumurtaları bir kaba kırıp tuz karabiber ve kimyon ekleyip çırpın ve sotelediğiniz sebzelerin üzerine dökün. Yağ çok az olduğu için dibi tutmasın diye yumurtaları karıştırarak pişirin. Omletten çok sebze yemeği gibi görünüyor ama o aslında bir omlet :P Sonra da afiyetle yiyin efendim.


Yanında bir dilim ekmek tükettiğiniz taktirde bu öğün 2 porsiyon et ve 1 porsiyon ekmeğe denk düşecektir.

Görüşmek üzere.

Yıla Diyet Yaparak Girersek Tüm Seneyi Diyet Yaparak Mı Geçiririz?


İşte en büyük soru burada! Yeni yıla nasıl girersen tüm sene öyle geçer lafı vardır ya, en büyük sorumuz burada, yıla diyet yaparak girersek tüm sene diyet yaparak mı geçer. Eğer benim gibi çok yüksek kilolardan sağlıklı hedefinize doğru yol alıyorsanız mümkün :P Yine de yazın kilo vermemin bitmesini ve koruma programına geçmemizi temenni ediyorum, kısmet :D

Yeni yıl herkese güzellikler getirsin efenim, her türlü hedeflerinize ulaşacağınız, sizi mutlu eden insanlarla birlikte geçen dopdolu bir yıl diliyorum hepinize.

Ben yıla 86,9 kilo olarak başladım, bakalım ilerleyen zaman bize ne gösterecek, birlikte devam edelim ve görelim :)