20 Eylül 2015 Pazar

Şişmanlık ve Psikolojik Şiddet

Şiddet kelimesi günlük hayatımızda kullanırken bazen çok basit bazense çok ağır bir kelime oluyor. Karşılaştığımız, yaşayıp gördüğümüz ve hatta maruz kaldığımız birçok şeyin şiddet tanımı içine girip girmediği konusunda hepimiz bazı tereddütler yaşayabiliyoruz. Son yıllarda şiddet algımız, her geçen gün genişleyen şiddet tanımı ile değişiyor. Fiziksel şiddetin dahi belli boyutlarda "kol kırılır yen içinde kalır" benzeri mantıklarla görmezden gelindiği, küçümsendiği yada kabul gördüğü kültürlerde yaşıyoruz. Oysa bırakın fiziksel şiddeti, hayatımızda maruz kaldığımız öyle çok olay, durum, söz, davranış var ki şiddet çatısında değerlendirebileceğimiz, kişi kendini sorgulamaktan kendini alamıyor.

Dün diyetisyenimle yaptığımız bir konuşmadan şişmanlık yaşayan insanların aslında ne kadar büyük boyutlarda psikolojik ve sözlü şiddete maruz kaldığı ve hatta fiziksel olarak müdahalelerle karşılaştığı bir kez daha beynimi kurcalar oldu. Anne babasından, eşinden, partnerinden, arkadaşlarından, toplum tarafından, medya aracılığıyla; şişmanlık yaşayan (veya şişman olarak atfedilen) bireylerin hayatlarının her anında psikolojik ve sözlü şiddetle yüz yüze olduklarını söylüyorum.

Zayıflık algımız güzellik olgusu çerçevesinde şekillenmiş durumda. Güzellik ise birilerinin bizim adımıza karar verdiği sözde göreceli bir kavram. Ve tabii ki kimsenin sağlıklı olmaktan bahsettiği yok. Bakın kilo vermeye çalışan insanlara, %80 i "daha güzel" olmak için diyecektir. Tabii ki de şu anda bunu tartışmayacağım ama günlük hayatımızda hepimizin maruz kaldığı ve maruz bıraktığı psikolojik ve sözlü şiddet işte tam da bu algılarımız ve bir başka bireyin fiziksel varlığı üzerinde söz hakkımız olduğu fikirlerimiz nedeniyle ortaya çıkmakta.

Bu yazıyı yazıyorsam bir de genel anlamıyla şiddetin bir tanımını yapmam gerekiyor. Bir birey tarafından bir başka bireyin fiziksel ve psikolojik varlığına ve bütünlüğüne izinsiz ve rahatsız edici düzeyde yapılan her türlü fiziksel, sözlü ve davranışsal müdahale şiddet tanımı içerisine girebilmektedir.

Örnek vermek gerekirse, yemek yiyen kişiye rahatsız edici sıfatların veya sözlerin kullanımı; "yiye yiye iyice ayı gibi oldun" gibi, ya da gerçek anlamda "lokmalarını saymak", fiziksel yapısına hakaret düzeyinde yorumlar yapmak, hoş olmayan benzetmeler kullanmak, başka insanların önünde küçük düşürücü sözler ve hareketlerde bulunmak, yemek yiyen veya şişmanlık yaşayan kişiye fiziksel müdahalede bulunmak, söz ile taciz etmek ve daha uzatılabilecek birçok şeyin olduğu bir liste.

Demem o ki, hem şiddete maruz kalan hem de maruz bırakan çoğu durumda bunun farkında olmuyor çünkü sosyal yaşantımızda yaygın olarak başvurduğumuz hareketler bunların hepsi. Bize yapılan ve bizim yaptığımız, üzerine düşünmediğimiz birçok şey. Karşımızdakini hiç düşünmeden acımasız olmak çok kolay maalesef. Oldukça acımasız, yorum sever, başka insanlar üzerinde müdahale hakkına sahip olduğuna inanan bir sosyal yaşantı örgümüz var yaşadığımız toplumda. Bu durum medya ile televizyonlara, radyolara, dergilere taşınmış durumda. Bayıla bayıla izlediğimiz dizilerde, programlarda, ne kadar güzel konuşuyor yazıyor dediğimiz radyocuların yazarların dillerinde. Mahalle teyzelerinin, akrabamızın, komşumuzun, ailemizin, sevgilimizin, çocuğumuzun dilinde.

Bu konuda bir miktar daha duyarlı olmak, kişilerin bedensel ve ruhsal bütünlüklerini zedelememek bizlerin elinde. Belki siz farkında olmayabilirsiniz ancak psikolojik şiddet ve baskı öyle boyutlarda zararlara neden olabiliyor ki, kişilerde ölümlere kadar birçok boyutta kalıcı fiziksel ve ruhsal durumlara yol açabiliyor. Duyarlı olmak "ah ben sana çok üzülüyorum bak kilo versen ne güzelsin" demek ve insanın elinden çatalını, ağzından lokmasını almak değildir. Bayramda yaptığınız börekleri tatlıları zorla ağzının dibine koyup da ama bak sen yeme demek duyarlı olmak değildir. Sen böyle yemeye devam edersen evde kalacaksın bak benden söylemesi demek de sizin çok düşünceli olduğunuzu değil ne kadar acımasız olabileceğinizi gösterir.

Şiddet ağır bir kelime diye düşünüyorsanız bir düşünün bakalım, şimdiye kadar kimlere (ve hatta kendinize) neler söylediniz, neler yaptınız.

İyi günler.